124 dolarla dönemsel zirveyi gören petrolün varil fiyatı 110 dolara doğru inişe geçti. Önümüzdeki aylarda fiyatların yönünü ekonomik büyüme tayin edecek.

Benzin istasyonlarında henüz kendisini hissettirmese de küresel piyasalarda petrol fiyatları son üç haftada geriledi. 124 dolarla dönemsel zirveyi gören petrolün varil fiyatı 110 dolara doğru inişe geçti. Fiyat halen çok yüksek; zira geçen sene bu zamanlar petrolün varili 68-69 dolar civarındaydı. Yüksek petrol fiyatları Sri Lanka'dan Pakistan'a, Türkiye'den Güney Kore'ye, İngiltere'den ABD'ye kadar tüm dünyada tüketicilerin ceplerinin alev almasına neden oluyor.

Bu yaşananlar akıllara 1970'lerdeki petrol krizini getiriyor. Sabah'tan Nurullah Gür'ün yazısına göre; 1970'lerdeki sıcak jeopolitik gelişmeler (1973 Arapİsrail Savaşı ve İran Devrimi) arz sıkıntılarını ve ambargoları tetiklemişti. O yıllarda petrol fiyatları yaklaşık 4 kat artarak 35 dolara yükselmişti. Günümüz fiyatlarıyla düşünecek olursak, o zamanın 35 doları bugünün yaklaşık 120 dolarına karşılık geliyor. 1970'lerdeki stagflasyon ve 1980'lerin başındaki borç krizi gibi problemlerin benzeri tekrarlanır mı endişesi küresel ekonomiyi sarmış durumda. Stagflasyon riski Rusya'nın Ukrayna'yı işgali öncesinde dikkate alınacak büyüklükte değildi. Savaş 1970'li yıllardaki gibi gidişatı değiştirdi. Şimdilerde stagflasyon daha büyük bir risk olarak karşımızda.

KÜRESEL BÜYÜME BELİRLEYİCİ

Petrol fiyatlarının 8 Haziran'dan bu yana düşüş trendinde olması politika yapıcıları biraz olsun rahatlattı. Bu düşüşe yol açan en önemli etmen küresel ekonominin yavaşlaması. Çin'de ve AB'de öncü göstergeler ekonomilerin hız kestiğine işaret ediyor. New York Fed'in yaptığı projeksiyona göre, Amerikan ekonomisi yüzde 80 ihtimalle sert iniş yapacak. Küresel ekonominin yavaşlaması önümüzdeki aylarda petrole olan talebin gerileyeceği anlamına geliyor. Petrol fiyatları bu beklentiyle aşağıya iniyor. AB'nin Rusya'ya karşı aldığı sert enerji yaptırımı olmasa, petrol fiyatları 100 doların hafif altına bile sarkabilirdi. AB'nin Rusya'dan doğacak petrol açığını nereden kapatacağına dair henüz resmin netleşmemesi, fiyatlardaki düşüşü frenliyor. Bu aşamadan sonra Batılı ülkelerin Rusya'ya karşı enerjide ilave bir yaptırıma gitmesi için çok fazla hareket alanı kalmadı. O yüzden önümüzdeki aylarda petrol fiyatlarının yönünü tayin edecek ana faktör, ekonomik büyüme olacak. Rusya haricindeki petrol üreticilerinin arz seviyesi, fiyatlar üzerindeki bir başka belirleyici faktör. ABD petrol üretimini arttırıyor. Ama birçok OPEC ülkesi petrol arzını arttırmaya çok hevesli değiller. Petrolün ömrünün giderek kısaldığı bir dönemde hazır fiyatlar artmışken, yüksek petrol gelirlerinin belki de son kez tadını çıkarmak istiyorlar.

DOLAYLI SIKILAŞMA TEDBİRLERİNE DEVAM

Merkez Bankası, politika faizine bu toplantıda da dokunmadı. Böyle bir beklenti zaten yoktu. Ama bir taraftan da Türkiye'nin enflasyon gibi can acıtan bir sorunu var. Yapısal politikaları bir kenara bırakacak olursak, enflasyona mücadele edebilmek için kısa ve orta vadeye yönelik olarak yapılması gereken şeyler var: Kredi talebini kontrol altında tutmak ve TL'nin daha fazla değer kaybetmesini engellemek. Faizin arttırılmamasına yönelik güçlü bir kararlılığın olduğunu biliyoruz. Bu noktada alternatif olarak karşımıza makro ihtiyati tedbirler çıkıyor. Bu uygulamalara bir nevi dolaylı sıkılaşma tedbirleri diyebiliriz. BDDK geçtiğimiz cuma bu doğrultuda yeni bir adım attı. Alınan tedbirle bazı şirketlerin negatif reel faiz sayesinde ucuza kredi alıp spekülatif amaçlı ellerinde tuttukları âtıl paranın dövize yönelmesi engellenmeye çalışılıyor.Mevcut para politikası koşullarının sunduğu ucuz krediye erişebilen bazı şirketler bu parayı katma değer, ihracat ve istihdam yaratacak yatırımlara dönüştürmek yerine dövize çevirerek gelir elde etmeyi hedefliyor. BDDK'nın son adımı bu tip şirketlerin spekülatif opsiyonlarını sınırlandırmaya yönelik. Bu düzenleme TL'ye biraz nefes aldırmış olacak. Günün sonunda ayrıca ticari kredilerin maliyetlerinin artması beklenir. Yaptığı işin ve sektörünün doğası gereği belli oranlarda döviz tutması gereken şirketlerin bu süreçte nasıl ayrıştırılacağı şu an için soru işareti olarak duruyor. Makro ihtiyati tedbirler enflasyon ve kur oynaklığı gibi problemlerin çözümüne destek sağlar, politikacılara sorunun köklerine inebilmek için zaman kazandırır. Bu tip uygulamalar, kapsamlı bir anti-enflasyonist politika seti ile birlikte devreye girdiğinde daha etkili olur.

Kaynak: f5haber