2000’li yıllara damgasını vuran 'Biri Bizi Gözetliyor' yarışmasıyla büyük bir şöhret yakalayan Melih Değirmenci ile buluştuk. Televizyon serüveni artık kamera arkasında sürüyor...


Türk televizyonları, reality show'lar ile 90'larda tanıştı. O dönem büyük ilgi gören programların ardından yapımcılar, bu tarz içerikleri ekranlara taşımak için adeta birbirleriyle yarışıyordu. 2000'lere geldiğimizde ise, artık televizyon kanallarının reyting pastasından büyük bir dilim almaları için 'olmazsa olmaz'dı. Onlardan biri de 'Biri Bizi Gözetliyor'du. 2001 ekonomik krizinin buhranlı döneminde, Türk halkı bu yarışmayla karşılaştı.

15 yarışmacı, 7 gün 24 saat kameralarla izlenen bir evin içinde 100 bin TL'lik ödülün sahibi olmak için yarışıyordu. Eleme geceleri, Türkiye'de adeta hayat duruyordu. 02 Melih, Filozof Eray, Akmerkez Hülya, 'Of Deli Gönül' Tarık ve Elektrik Sinan o dönem kısa sürede popüler kültürün en önemli figürleri haline geldi. 100 gün süren yarışmanın final gecesi, Türk televizyon tarihinin o güne kadarki reyting rekorunu kırdı. 02 Melih şampiyon oldu. Büyük bir üne kavuştu. Yarışma sonrası dizilerde rol aldı, müzik albümleri çıkardı. O dönemlerde sokakta 6 korumayla gezebildiğini söyleyen Melih Değirmenci'nin, şimdilerde ise kamera arkasında bir hayatı var...

BBG'den sonra oyunculuk, şarkıcılık ve işletmeciliğin ardından 'Castonline' adında bir ajans kurdun. Nasıl başladı bu yolculuk?

Aslında bunlar birbirinden çok bağımsız şeyler değildi. Yaşadığım hayatın beraberinde getirdiği bir süreçti. O süreçler içerisinde farklı farklı hayatlar, farklı dönüm noktaları oldu. Yaşadık geçti. Cast ajansı girişimim aslında kafamda yoktu, arkadaşlarım sayesinde oldu. Televizyon serüvenime devam ederken, oyuncu arkadaşlarım, 'Bizi temsil edecek birisi yok' dedi. Ben de 'Yardımcı olmaya çalşırım' derken bir baktım iş üzerime kalmış, menajerlik yapmaya başlamışım.
Sektörün geneli İstanbul'da ama sen yatırımının büyük kısmını Anadolu'ya yapmışsın...

Sektör İstanbul dışına kaydı. Böylece Anadolu'da olan oyunculara ve özel tiyatrolarda oyunculuk yapan kişilere daha rahat fırsat yaratma olanağımız oldu. Ayrıca sinema sadece İstanbul hikayelerinden ibaret değil, bizi biz yapan Anadolu'nun hikayeleri aynı insanı gibi çok daha samimi ve içten. İzmir, Ankara, Kocaeli, Konya, Antalya ve Gaziantep gibi şehirlerde merkezlerimiz var.  İnsanlara Anadolu'da bir kapı olduk. Eskiden dizilerde filmlerde izlerdik. İnsanlar iş bulmak veya şöhret olmak için Anadolu'dan Haydarpaşa'ya gelirdi. Haydarpaşa kapandı (gülüyor) ama biz kapılarımızı açtık.

Pandemi sürecinde birçok sektörde gerileme ve zayıflama oldu, bununla ilgili neler söylemek istersin?

Pandemi bir yandan özellikle sinema sektörünü negatif yönde etkilerken, bir yandan dijital platformların gelişmesine olanak sağladı. Bu nedenle, bağımsız sinema zarar görsede, en azından dijital platformlar sektöre cankurtaran oldu. Bu bağlamda biz de birçok dijital dizi ve filmde, özel tiyatrolarda olan insanlara ekmek vermenin, o şartlar altında az ya da çok destek olabilmenin mutluluğunu yaşadık. Hepimizi ağırdan sarsan bu sürecin içerisinde, birilerinin ekmeğine vesile olabilmek ise, aslında bize en büyük hazzı veren motivasyon oldu.

Gelelim 2000'lere... BBG evindeyken şöhretinin farkında mıydın?

Böyle bir şöhret yaşayacağımdan hiç haberim yoktu. 18 yaşında üniversite öğrencisi olarak girdiğim evden, herkesin tanıdığı BBG Melih olarak çıktım. Bir anda gelen ün, bana farklı tecrübeler de kattı, ağır sorumluluklar da getirdi.

Evden çıktıktan sonra nasıl bir hayatla karşılaştın?

Bu kadar ilgi beklemediğim bir şeydi. İki yıl boyunca evden çıkamadım. İşten eve, evden işe... İstanbul'dasın vapura, toplu taşımaya binemiyorsun. İstanbul'u yaşayamıyorsun. Altı korumayla sokakta gezebiliyordum. İnsanlar şöhret basamaklarını teker teker çıkarken, o dönem biz ise en tepeye bir anda geldik. Teker, teker indik. Ben şöhreti, şöhret yolunun merdivenlerinden inerken gördüm ve tanıdım.
O dönem bir de 2001 ekonomik krizi vardı...
Evet, sokağa çıkma yasağı gibi bir dönemdi. Kimsede para yok, ciddi bir mali kriz vardı. Evlerine kapanan insanları o dönem eğlendirdik. Bizden sonraki BBG evinin suyu çıktı, samimiyet gitti. Direk cast işine döndü. 

O dönemki şöhretin ile bugünün herhangi bir ünlüsünü kıyaslayabilir misin?

Çok zor. Benim Türkiye'de yaşadığım şöhreti yaşayan tek kişi Tarkan'dır. Bugün en çok izlenen dizilerden birinin başrol oyuncusu sokağa çıksa Taksim'de yürüyebilir. Ben yürüyemezdim. Böyle bir şey mümkün değildi. Sevgisinden dolayı beni sokakta paramparça ederlerdi.
Ana haber bültenlerine çıkıyordun...
Evet, benden çocuğu olduğunu iddia edenler çıktı. 'Benim ondan çocuğum var' diyen kadının çocuğunun 9 yaşında olduğu öğrenildi. Ben ise o dönem 19 yaşındayım. Böyle şeyler yaşadık. Bilmediğim akrabalarım türedi. Benim için 'O aslında benim çocuğum diyenler' bile oldu.

Psikolojik etkisi nasıl oldu?

100 gün bir eve giriyorsun. Ardından dışarı bir çıkıyorsun, sokakta yürüyemeyecek hale geliyorsun. Sadece İstanbul Üniversitesi'nden 15-16 tane sosyoloji öğrencisine o günlerimi anlattım ve tez için destek verdim. Bu çok kolay yaşanan bir şey değil ve yaşandığı zaman ne olduğunu idrak edebilmek açısından iyi analiz edilmesi gereken bir şey. Araştırmalardan sonra bir baktık ki buradaki en önemli şey aile sevgisi... Şöhret beraberinde çok büyük bir sorumluluk getirirken, çok büyük bir açlık da getiriyor. Psikolojik bunalıma girip intihar eden ve ölen insanlar biliyoruz. Bu insanlar bir anda elde ettikleri şeyleri kaybetmek istemiyor. Kaybetme yönüne gitmeye başlayınca o doğan boşluk da kötü yollara sevk ediyor. 

IMG-20211215-WA0084

BBG'den görüştüğün kişiler var mı?

Tarık, Murat, Sinan ve Zeki ile görüşüyorum. Çok fazla Türkiye'yi geziyorum. Çünkü Türkiye'nin her yerinde sinema ve dizi çekiyoruz. Hatay'a gittiğim de Sinan ile görüşüyorum. Tarık Bodrum'da yaşıyor. Bodrum'a yolum düşünce muhakkak uğrarım. O yarışmadaki dostlarımla askerlik arkadaşı gibiyiz.

O dönemlerde pişmanlık yaşadın mı hiç?

Hayatımda hiç pişmanlığım yok. Çok hata yaptım ama yaptığım hatalar sayesinde doğruları buldum. Hayatımdaki doğruların hemen hemen hepsi hatalarımdan kaynaklı ve ben o doğruları da çok seviyorum.

Bugün BBG yeniden ekranlara dönse, katılır mısın?

2001'de olsak yeniden katılırdım. Ama bugünün şartlarında bugünün Melih'i ile katılmam gibi...
Neden?
O programların artık çok sonuç yarattığını düşünmüyorum açıkçası. Belki sosyal medyada takipçi sayınız artabilir. Ama bunun için illa televizyonda bir şeyler yapmanıza gerek yok. Toplumsal anlamda da çok olumlu görmüyorum. 'Kesin, hayır katılmam' demiyorum ama nasıl bir konsept olacağı çok önemli.

Kazandığın parayı ne yaptın?

Komşumuzun kalp nakli ameliyatını yaptırdım. Yarışmadan önce yapımcıya bunu söylemiştim ama bunu yarışmada dile getirmedim. Söyleseydim çünkü toplumu etkilerdim. Çok da adil bir şey olmayacaktı. Ama söylememiş olmama rağmen sağ olsun Türk toplumu beni birinci seçti. O ameliyata vesile olduk. Kalp nakli yaptırdık. O dönemde de çok yapılan bir operasyon değildi. Kendisini iki yıl önce kaybettik ama en azından hayatına 20 yıl katabildik. Biz vesileydik. Ben mi yaptım hayır, Rabbim olanak sağladı. Ben de, yapımcı da, o paranın kaynağı insanlar da herkes vesile oldu. Sonrasında pek çok sosyal sorumluluk projesine imza attık. Güney Doğu'da sınıflar açtık, SMA hastası çocukları kurtardık. Ufak tefek de olsa şöhretimizle bir şeyler yapmaya çalıştık.

O evde Hülya ile aşk yaşadığın konuşuluyordu...
2000 yılına kadar Türkiye'de böyle bir reality show yoktu. İlk kez BBG ile yapıldı. İlk kez yapılan reality show'un içerisinde bir kadın ile bir erkeğin birbirine yaklaşması, sohbet etmesi ve hatta sarılması, o günün şartlarını düşününce olay olması çok normaldi. Bu program bir ilk olunca ilk de biz yargılandık. Bugün gündüz kuşağındaki programlara bakınca çok masum ve seviyeliymişiz.

Seni İstanbul'dan İzmir'e kaçıran ne oldu?

6 sene ekranlara ara verdim. Bu sektörde bir şey yapmak istemedim. Normal bir gençlik süreci yaşamam gerekiyordu. 19 yaşında hem şirket patronu, hem şöhret sahibi oldum. Yaşamam gereken üniversite, dostluk gibi kavramları yaşamamış bir genç olarak çok ortada kaldım. Bir takım psikolojik boşluklarım vardı. O boşlukları doldurmak adına önce Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'ne girdim. Baktım ki daha doğallaşıyorum ve kendi öz varlığımı keşfedebiliyorum. Hayat bizi önce işletmecilik, ardından da tekrar sektöre geri döndürdü.

Babalık hayatını nasıl değiştirdi?

Çok duygusallaştırdı. Eskiden dizi ve filmlerde duygusal bir sahne izlerken gözlerim dolmazdı, şimdi ise tam tersi. Sanırım empati yeteneğim gelişti. Baba olmak bu yüzden çok güzel bir şey. Bu dünyada hiçbir şeye sahip değiliz. Varsa çocuğun var. O da ne kadar emek verdiysen o kadar var zaten.

Habertürk Aytekin Teker