Göller, ülkemizde önemli bir doğa değeri olarak göze çarpar. Yeryüzünün incileri gibi dizilen bu doğa kıymetlileri, enfes manzaralara da ev sahipliği yapmakta.

Göller, ülkemizde önemli bir doğa değeri olarak göze çarpar. Yeryüzünün incileri gibi dizilen bu doğa kıymetlileri, enfes manzaralara da ev sahipliği yapmakta. Özellikle, bizim ülkemizde. Tabi, çokça tartışmaları da beraberinde getirerek. Son yıllarda Türkiye'de göllerin maruz kaldığı çevre kirliliği, ihmal edilmeleri ve yeterince korunamamaları da ayrıca gündem konusunda.

Türkiye'nin En Büyük 5 Gölü

Türkiye’de en büyük yüzölçümüne sahip göller, büyükten küçüğe şöyledir; Van Gölü, Beyşehir Gölü, Tuz Gölü, Eğirdir Gölü ve İznik Gölü.

1. VAN GÖLÜ

Türkiye’nin en büyük gölü Van Gölü. Hem Türkiye’de hem dünyada en çok bilinen göllerden biri olmasının sebebi yalnızca Van Gölü Canavarı söylentisi değil. Yapısı itibariyle de oldukça ilginç bir oluşuma sahip. 

Van Gölü’nün Yapısal Özellikleri Nedir?

Yüzölçümü bakımından en büyük alana sahip olan gölümüzdür. Marmara Denizi’nin üçte biri büyüklüğündedir. Ayrıca dünyada da en büyük soda miktarına sahip göllerden biridir. Yapısı sebebiyle de tatlı sudan ve hatta deniz ekosistemlerinden farklı bir sistemdedir. Suyu sadece sodalı değil, tuzludur da. Göl suyu tuzluluk oranı, yüzde o19, pH'sı ise 9.8 dir. Bu sebeple kışları Van Gölü’nün suları sert hava şartlarına rağmen donmaz. Van Gölü, Bitlis’te yer alan Nemrut Volkan Dağının patlamasından sonra, orada bulunan tektonik çöküntü alanında meydana gelen setin arkasında oluşmuştur. Van Gölü, yöre halkının ‘deniz’ diye adlandırdığı, derinliği 171 metre, rakımı 1646 metre, yüzölçümü 3 bin 713 kilometrekare ve çevresi ise 430 kilometre olan bir volkanik set gölüdür. Elbette, gölün su seviyesinin iklime bağlı olarak değiştiğini söylemek mümkün. 

Gölde dört adet ada bulunuyor. Bunlar; Akdamar, Adır, Çarpanak ve Kuş adalarıdır. Akdamar Adası aralarında en çok bilinen adadır. Adada, manastır kompleksi ve 2000’lerde restore edilerek müzeye dönüştürülen bir kilise var. Adada bulunan tarihi mirasın içinde en iyi korunan kilise, onuncu yüzyıldan kalma Kutsal Haç Kilisesi. Söylenenlere göre Kral Gagik Artzruni tarafından 915 ve 921 yılları arasında inşa edilmiş. Yapının duvarlarındaki rölyeflerde kutsal kitaba ait hikayelerden (örn. Adem ile Havva) izler görmek mümkün. Akdamar’ı görmek isteyenler, Gevaş’ta motor iskelesinden günün her saati ulaşım imkanı bulabiliyorlar. Adalar genel olarak tarihi ve turistik bir değere sahip olduğu için 1990’dan bu yana Arkeolojik Sit Alanı olarak değerlendiriliyor. Ayrıca Urartuların başkenti Tuşba üzerinde olan ve Van’ı simgeleyen kale, Ahlat Selçuklu mezarları, Muradiye Şelalesi, Nemrut Dağı, Hoşap Kalesi de oldukça ilgi görmekte. Şimdiki ismi Van olan bu tarihi gölün aslında eski bir adı var:  Thospitis Lacus ya da Arsissa Lacus. Eski Yunan coğrafyacıları tarafından göl, her iki isimle de anılıyormuş.

Van Gölü’nde Doğal Yaşam

Gölün tuzlu-sodalı yapısı sebebiyle biyolojik çeşitliliğin sınırlı olduğu söyleniyor. Gölde 103 tür fitoplankton, 36 tür zooplankton bulunuyor. Tek balık türü de inci kefali olarak biliniyor. Bunların dışında, Van Gölü kıyılarındaki deltalarda 100’ün üzerinde kuş türüne rastlanmış. Göl özellikle gece balıkçılı, gölü simgeleyen martı (Van Gölü Martısı) ve yaz ördeği için önemli bir üreme alanı.

Gelecekte Van Gölü...

Yapılan araştırmalarda uzun vadede Doğu Toros Dağları’nın erozyona uğraması sonucu Van Gölü'ndeki suların Dicle'ye dökülüp, gölün küçüleceği ya da yok olacağı düşünülüyor. Fakat kısa vadede bakarsak, kapalı sistem göllerinde meydana gelen kirlenme, plansız yerleşimler ve arıtma tesislerinin bulunmaması yüzünden Van Gölü’nün zaten olumsuz yönde etkilendiği söylenmekte.

Peki ya ‘Canavar’ ?

Van Gölü medyada bir dönem ‘canavarıyla’ popüler hale gelmişti. Van Gölü yöresindeki halkın, gölde bir canavar yaşadığını iddia etmesi basında oldukça yer almıştı. Daha sonra bu söylentinin amacının, turistlerin ilgisini çekmek olduğunu söyleyen karşıt görüşler de çıktı. Fakat tüm bu iddialar bir söylentiden öteye gidemese de bölgeye söz konusu canavarı araştırmak için bilimsel bir ekip gönderildiği bir gerçektir. 

2. BEYŞEHİR GÖLÜ

Türkiye’nin ikinci büyük gölü, Beyşehir Gölü. Göl, etrafında bulunan Milli Park, ağaçlarla süslenmiş doğal manzarası, gün batımını izleme ve hatta kamp yapma imkanı sayesinde ziyaretçi akınına uğramaktadır. 

Beyşehir Gölü’nün Yapısal Özellikleri Nedir?

İç Anadolu’nun batısına doğru bulunan Beyşehir ve Seydişehir arasında kalan bölgede, tektonik bir çökeltidedir. Gölün, deniz seviyesinden yüksekliği 1121 metre, yüzölçümü 651 kilometrekare ve ayrıca kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda uzunluğu 50 metre, deniz seviyesinden yüksekliği 1115 metre, genişlik aşağı yukarı 18-20 kilometre civarındadır. Etrafında yer alan dağlar, yüksekliği 2000 metreyi aşan oluşumlardır. Toros Dağları, güney ve batısında uzanır. Doğusunda Erenler Dağı, güneydoğu-kuzeybatı yönünde ise Anamas Dağı ve Sultan Dağları ile çevrilmiştir. Sultan Dağları, Beyşehir Gölü’nü İç Anadolu’dan ayırır. Bu bölüm ayrıca Beyşehir Gölü Havzası ile Eğirdir ve Akşehir Gölü havzalarının su bölüm çizgilerini meydana getirmekte Gölün batısına bakınca, kıyı görüntüsünün oldukça yüksek ve dik olduğu farkedilir. Kıyıların kesintiye uğradığı yerde, Yenişar Ovası uzanmaktadır. Bunun dışında kalan kıyıları ise daha alçak bölgelerdir. Hafif eğimli olan kıyıların arkasında batı tarafında Yeşildağ, doğu tarafında ise Kıreli Ovası bulunur.

Gölden gelen fazla sular, kanal aracılığıyla Çarşamba Suyu’na aktarılır. Halk arasında “'uluarık”' olarak adlandırılan Beyşehir Gölü, Suğla Gölü'ne akıyor. Tabanında neojen göl tortuları bulunan gölün içinde bir çok ada mevcut. Bunlardan en bilinenler; Mada, Akburun, Kızkulesi, İğdeli adalarıdır.

Beyşehir Gölü’nde Doğal Yaşam

Yapısı sayesinde gölde balık miktarı çok fazladır. Başta sazan balığı olmak üzere turna, levrek, kadife balığına da oldukça sık rastlanılır. Ayrıca Beyşehir Gölü su kuşları için önemli bir konumdur. Çoğunlukla avlanmak üzere göle gelirler. Bazıları da adalarda üremek ve kışı geçirmek için rotalarını Beyşehir Gölü’ne çevirirler. Son olarak, Beyşehir Gölü’nün etrafında çok miktarda yaban domuzunun sürüler halinde bulunduğu da bilinmektedir.

3. TUZ GÖLÜ

Bir zamanlar yüzölçümüyle Türkiye’nin en büyük ikinci gölü olan Tuz Gölü, yıllar içinde su kaybederek küçüldü. Şimdiki resmi kayıtlara göre, Türkiye’nin üçüncü büyük gölü olarak geçiyor.

Tuz Gölü’nün Yapısal Özellikleri Nedir?

Tuz Gölü, İç Anadolu Bölgesi’nde yer alan Ankara, Konya ve Aksaray’ın birleştiği bölgede bulunuyor. Türkiye’nin en sığ gölü olmakla beraber, deniz seviyesinden 905 metre yükseklikte ve derinliği 40 santimetre. Dışarıya akıntısı olmayan gölün yağış alanı 11.900 kilometrekaredir. Beslenme kaynağı az olan gölün su kaynakları, ya yazın iyice kuruyan ya da tamamen kuruyan derelerdir. Gölün su kaynakları;  Şereflikoçhisar'dan gelen Peçenek Çayı, Aksaray'dan gelen, Melendiz Çayı, güneyden ve batıdan gelen İnsuyu, Karasu, Kırkdelik çaylarıdır. Tuz Gölü dünyanın en tuzlu ikinci gölüdür. Türkiye’nin tuz ihtiyacının yüzde 40’ı buradan sağlanır. Tuz Gölü’nde tuz oluşumu ise meteorolojik suların yeraltına emilmesiyle oluyor. Sular, daha önce orada bulunan tuz domlarını eriterek, yüzeye taşıyor. Tuz Gölü, çevresindeki platolar arasında, tektonik hareketlerle oluşmuş bir çukurluğun en derin yerinde bulunuyor. Tuz Gölü'nün içinde bulunduğu çukurluk doğu, batı ve güneyden faylarla çevrili. 

Ortalama su seviyesi 40 santimetre olan göl, mayıs ayında 110 santimetreye yükselir ancak ağustos ayında gölün neredeyse tamamı kurumaktadır. Hatta yaz mevsiminin bitiminde bölge halkı, Kaldırım Tuzlası’ndan karşı bölgeye yürüyerek gidiyor. Tuz oranındaki yükseklik, göl sahasında buharlaşma sonucunda her sene 10-30 santimetrelik tuz tortulaşmasına sebep olur. Bu dönemde tuzluluk oranı binde 329’a ulaşır. Sodyum klorür oranı, magnezyum klorür ve sodyum sülfat oranlarından yüksektir. Bu da mutfak tuzu kimyasında bir yapı demek oluyor. Tortulanan tuz tabakaları, makinelerle kazılıyor; Kaldırım, Kayacık ve Yavşan tuzlalarına toplanıyor. 

Tuz Gölü’nde Doğal Yaşam

Gölün, her sene biraz daha küçülmesi, başta flamingolar olmak üzere birçok kuş türünü tehdit eder. Tuz Gölü, onlar için beslenme alanıdır çünkü. Hatta Türkiye’de flamingolar için en önemli kuluçka alanı burasıdır. Gölün orta kesimlerinde her biri 5-6 bin yuvadan oluşan dev kuluçka kolonileri vardır. Gölün etrafı kuşların rahatça beslenmesi, yüzebilmeleri için oldukça uygundur. Flamingolar dışında; angıt, kılıçgaga kuşları ve yaban kazları, yaban ördekler, turnalar topluluklar halinde gölde yaşamaktadırlar. Tuz Gölü, bozkır kartalının ülkemizde bilinen iki üreme alanından biri. Bunun dışında gölün çevresinde tuzcul stepler ve endemik türlerden oluşan ekolojik açıdan hassas bitki toplulukları bulunmaktadır. 

Gelecekte Tuz Gölü...

Yapılan araştırmalar, Tuz Gölü’nün 1915 yılından bu yana yüzde 85 oranında küçüldüğünü ortaya koyuyor. Uzmanlar, Tuz Gölü’nün içinde bulunduğu olumsuz koşulların devam etmesi durumunda gölün yok olma tehditi altında bulunduğunu söylüyor. Atık suların göle aktarılması, çok su tüketen bitkilerin yetiştirilmesi, binlerce kuyunun varlığı, yanlış sulama yöntemleri sebebiyle gölün hızla küçülmesi uzmanların dikkat çektiği en önemli konu.

4. EĞİRDİR GÖLÜ

Görsel sahibi: Gülcan Acar

Türkiye’nin ikinci en büyük tatlı su gölü, Eğirdir Gölü. Olumsuz çevre faktörlerinden az etkilenmesi sebebiyle, biyolojik çeşitliliğin oldukça zengin olduğunu söyleyebiliriz. 

Eğirdir Gölü’nün Yapısal Özellikleri Nelerdir?

Kıyı uzunluğu 150 kilometre olan gölün, yüzölçümü 468 kilometrekaredir ve en derin yeri ortalama 15 metredir. Genel olarak dik kayalar ve sığ bir tabana sahiptir. Isparta bölgesindeki gölün kuzeyinde yer alan bölümü Hoyran, güneyinde yer alan bölümü Eğirdir bölümü olarak bilinir. Aslında tektonik bir göldür fakat, karstlaşmadan ötürü daha derin bir yapılaşmaya girmiştir. Gölün batısında yer alan düdenlerin çoğu kapatılarak pompaj istasyonları kurulmuştur. Isparta’nın içme suyunun önemli bir kısmı buradan karşılanıyor. Denizle olan bağlantısı, gölün önemli özelliklerinden biridir. Eğirdir Gölü, “A Sınıf Sulak Alan” listesinde. Ve gölü besleyen önemli kaynaklar; başta çevre dağlardan gelen dereler-çaylar ve gölün tabanından kaynayan sulardır. 

Eğirdir Gölü’nde Doğal Yaşam

Gölün ovalara doğru olan kıyıları sazlar ve kamışlarla kaplıdır. Gölde bulunan balık türleri; sudak, eğrez , sazan, çim sazanı, ve gümüş balığı olarak biliniyor. Diğer canlılar ise yengeç, su yılanı, su faresi, kurbağa ve su kaplumbağasıdır. Gölde, yaban hayatı da hem kışlayan hem konaklayanlar açısından oldukça çeşitlidir. Bunlardan yerli olanları şöyledir: Tepeli dalgıç, yumurta piçi, bozkaz, sakar meke, benekli su tavuğu, karabatak, balıkçıl türleri, angıt, , uzunbacak, bıyıklı sumru, saz delicesi, martı çeşitleri. Bunun yanısıra; Pelikan, kuğu, flamingo, sakarca kazı, bozkaz, fiyu, kılkuyruk, yeşilbaş, elma baş, macar, kız kuşu, su çulluğu ve tepeli pakta gibi türlere de rastlamak mümkün.

5. İZNİK GÖLÜ

Marmara Bölgesi’nin en büyük ve Türkiye’nin ise en büyük beşinci gölü, İznik Gölü. Gölün etrafındaki piknik yerleri, turistik tesisleri ve zengin bitki örtüsü ile adeta cennetten bir manzara.

İznik Gölü’nün Yapısal Özellikleri Nelerdir?

Tektonik bir tatlı su gölü olan İznik Gölü, Bursa’nın İznik ve Orhangazi ilçeleri arasında yer alıyor. Eskiden ‘Askania’ adıyla anılan göl, bugünkü adını İznik kasabasından alıyor. İznik Gölü’nün yüz ölçümü 298 kilometrekare, doğu-batı doğrultusunda uzanan gölün uzunluğu 33 kilometre, genişliği 12 kilometre, çevresi ise 95 kilometredir. Gölü besleyen akarsuların en büyükleri Karadere ve Sölüz Deresi olarak biliniyor. Genelde kış ve ilkbahar aylarında suyun seviyesi yükselirken, yaz mevsiminde alçalır ve sonbaharda en düşük seviyesine ulaşır. Ortalama 13 metre olan derinlik, kıyılardan uzaklaştıkça hızla artar. Gölün güneyinde doğu-batı yönüne doğru uzanan derin bir oluk bulunuyor. Oluğun 13 kilometre uzunluğundaki en derin yeri, 65 metre ile İznik Gölü'nün de en derin noktasıdır. Suyun sıcaklığı ilkbahar döneminde 5 santigrat dereceye düşmektedir çünkü soğuk kar suları o mevsimde göle dökülürler. Yüzeydeki sular da soğuk olduğu için yüzeyle dip arasındaki sıcaklık farkı o dönemde azdır. Fakat yazın yüzeydeki sularla derinlerdeki sular arasındaki sıcaklık farkı fazla olmaktadır. Gölün pH’sı 7,8 - 8,5 arasındadır. Ayrıca İznik Gölü, 1990 yılından bu yana, Sit Alanı olarak ilan edilmiştir. 

İznik Gölü’nde Doğal Yaşam

Göl, önemli bir kuş alanı. Yaygın su ürünleri ise şöyle: Sazan, kerevit, yayın, alabalık, istakoz. Kerevit ihraç edilmektedir. Kuşlar da İznik Gölü’nün bilinen ziyaretçilerinden. En sık görülen türler; küçük balaban, alaca balıkçıl, çeltikçi, erguvan balıkçıl, angıt, Macar ördeği, yılan kartalı şeklinde sıralanabilir. Bunların yanısıra gölde yosun ve bitki türleri de çeşitli. Dipte bulunan açık renkli yosun türü, oksijeninin azalmasını önlüyor ve balıkların beslenmesini sağlıyor. Gölde zeytinlikler ve tarım alanlarının sayısı oldukça fazladır. 

Olumsuz Koşullar

Her ne kadar biyolojik zenginliğiyle bilinse de İznik Gölü’nün populasyonu, sanayi tesislerinden gelen kirli sulara maruz kalmıştır. Gübre ve ilaç kalıntıları da yüzeysel akışla göle ulaşır. Bu faktörler de gölün balık türlerini olumsuz anlamda etkilemiştir.