Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca Başkanlığın konferans salonunda düzenlenen "Yapay Zeka Çağında Dezenformasyonla Mücadele Yöntemleri" panelinin açılışında konuştu.

Dezenformasyon kavramının son yıllarda Türkiye'de çok sık kullanıldığını belirten Altun, Türkiye'nin dezenformasyona uluslararası alanda en fazla maruz kalan ülkelerden biri olması ve bu tehdide karşı son dönemde yürütülen güçlü mücadele nedeniyle bu kavramın sıklıkla kullanıldığını ifade etti.

Altun, dezenformasyonun bugün tüm insanlığı tehdit eden bir virüse dönüştüğüne işaret ederek dezenformasyonun, her şeyden önce temelinde doğru ve temiz iletişim olması gereken toplumsal varoluş için bir tehlike oluşturduğunu dile getirdi.

Yalan haberin, sadece bugünün meselesi olmadığına dikkati çeken Altun, modern medyanın kurumsallaşmasıyla birlikte insanlığın yalan haber sorunuyla karşı karşıya kaldığını bildirdi.

"Siyasi tarih ve iletişim tarihi, yalan habere başvuran medya organlarıyla dolu"

Altun, siyasi tarih ve iletişim tarihinin iktidar mücadelesi için yalan habere başvuran medya organlarıyla dolu olduğunu ifade ederek, analog dönemde yani konvansiyonel medyanın hakim olduğu zamanlarda yalan haberin bir meslek günahı, bir istisna, kötücül amaçlar için kullanılan bir araç olduğunu kaydetti.

Medya kuruluşlarının, dijital medya öncesinde yalan haberi farklı kontrol mekanizmaları ve kendi öz itibar kaygısı dolayısıyla engellemeye çalıştığına işaret eden Altun, şu ifadeleri kullandı:

"Medyanın kendi dinamikleri içerisinde sıkıntılı süreçler yaşansa da geçmişte yalan habere dayalı manipülasyon haberciliğinin mesleki itibar ve kariyer açısından olumsuz karşılıkları olduğunu biliyoruz. Ne yazık ki, yeni medyayla birlikte durum değişti, medya meslek ilkeleri, öz itibar kaygıları kurumsal karşılıklarını yitirdi. Bugün, yalan haberin sıradanlaştığı bir medya düzeni, ekosisteminin içindeyiz. Dezenformasyon bu dönemin başat kavramı hatta başat değerine dönüşmüştür. Enformasyon için değil, dezenformasyon için savaşılan bir dönemi tecrübe ediyoruz."

"Gazetecilik faaliyetinin daha çok reyting için yapılabildiğini görüyoruz"

Bugünün medya düzeniyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Altun, şunları kaydetti:

"Çoğu kişinin kendisini rahatlıkla haberci, içerik üreticisi olarak gördüğü ortamda tam anlamıyla bir kaos ve anomi yaşandığını görüyoruz. Gazetecilik faaliyetinin gerçeğe ayna tutmak için değil, daha çok sansasyon, daha çok reyting, daha çok popülerlik kazanmak için yapılabildiğini görüyoruz. Hal böyle olunca da dezenformasyon, toplumsal hayatta en fazla dikkat edilmesi ve sorunsallaştırılması gereken ana unsurlardan biri haline geliyor. İşte son birkaç gündür örneğin sözde bir muhabirin, masum bir çocuğa dikte ettirdiği bir ifade üzerinden kurgulanan yalana, çarpıtmaya hep birlikte şahitlik ettik. Bu yalana sarılarak siyasi rant devşirme çabalarını gördük ne yazık ki. Bu olay, ideolojik ve siyasi saplantıları uğruna yalana ve dezenformasyona sarılanların demokrasimiz ve toplumsal huzurumuz açısından ne denli büyük bir tehdit oluşturduğunu gözler önüne sermiştir. Yaşanan son hadise, her türlü dezenformasyon faaliyetiyle mücadelenin toplumumuz için ne denli önemli olduğunu göstermiştir."

Medya için utanç verici bu tür hadiselerin bir daha yaşanmaması amacıyla gerekli çabayı hep birlikte sergileme çağrısında bulunan Altun, "Ben kasten yanıltıcı ve toplumu kışkırtıcı bu dezenformasyona karşı gerçeği ortaya çıkaran herkese, bütün basın mensuplarımıza teşekkür ediyorum. Bu olayın arka planını aydınlatmaya yönelik çaba sarfeden mesai arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum." dedi.

"Sosyal medya mecraları, küresel adaletsizliği derinleştirdi"

Sosyal medya mecraları ilk gündeme geldiğinde küresel toplumun, demokratik bir iletişim ortamı kazandığını düşündüğünü ifade eden Altun, ancak sonucun hiç de öyle olmadığını söyledi.

Altun, "Sosyal medya mecraları, küresel alanda antidemokratik eğilimleri güçlendirdi, küresel adaletsizliği derinleştirdi, bu küresel adaletsizliğin arka planında yer alan Batılı sömürge düzenini ve Batıcı bağımlılık sistemini pekiştirdi, buna hizmet etti. Bu süreç, küresel alanda müzakereye, karşılıklı etkileşime dayalı bir açık iletişim ortamı inşa etmekten çok, bir kaosa neden oldu." diye konuştu.

Sosyal medyadaki kaosun en önemli müsebbiplerinden birinin, kimliksiz aktörlerin ortaya koydukları performanslar olduğunu dile getiren Altun, bu ortamın, yalanın sıradanlaştığı bir ekosistemi beraberinde getirdiğini bildirdi.

Bireysel tercihlerden meydana gelen bir sorun olmadığını kaydeden Altun, bir endüstri ve bu endüstrinin arkasında bile isteye, sistematik şekilde hareket eden aktörler olduğunu ifade etti.

Bugün bu endüstri ve bu endüstriyi yöneten aktörlerin, dezenformasyonu ulusal politikalara ve uluslararası ilişkiler alanına hükmetmek üzere hareket ederken görüldüğünü bildiren Altun, bunların dezenformasyon süreçlerini daha etkili, hızlı ve kalıcı hale getirecek teknolojik yatırımlar yaptığını, farklı yapay zeka süreçlerini devreye sokarak, algoritmalar kullanarak etkinliklerini artırmaya çalıştıklarını anlattı.

"Karşımızda sosyal medya şirketlerinin yönettiği bir algoritma diktatörlüğü ve onların oluşturduğu alanda filizlenen bir dijital faşizm vardır." diyen Altun, bu ortamda bireylerin, daha çok yalan eşliğinde kendi gettolarına hapsedildiğini, kapatıldıkları yankı odalarında gerçeğin, hakikatin sesini duymalarının engellendiğini ifade etti.

"Doğru haber alma hakkından mahrum bireyin fikir hürriyetinden bahsedilemez"

Söz konusu tabloyu değerlendiren Altun, şöyle devam etti:

"İstenen mesajların ön plana çıkarıldığını, istenmeyen mesajların geri plana itildiğini görüyoruz. Böyle bir ortamda gerçek manada ne ifade hürriyetinden, ne fikir özgürlüğünden ne de insan haklarından söz edilebilir. Zira, bütün bunların merkezinde bireyin doğru haber alma hakkı vardır. Doğru haber alma hakkından mahrum bırakılmış bir bireyin fikir hürriyetinden bahsedilemez. Peki, bu kurum ve kuruluşların, sosyal medya mecralarının amacı nedir? Siyasi karar süreçlerine etki etmek ve tüketim alışkanlıklarımızı şekillendirmek. Bu iki alanda da farkındalık sahibi olmamız son derece hayati bir unsurdur. Bu iki alanda farkındalık sahibi olmamız bu büyük şirketlerin insanları köleleştirmeye dönük girişimlerine karşı koymak için mutlak surette bizim direnmemiz gerektiğini ortaya koyan bir gerçektir. Küresel alanda iktidarlarını korumak için rekabet eden ve aynı zamanda soğuk savaştan bu yana dünyanın önemli bir bölümünü fiziksel ve zihinsel olarak işgal eden kötücül güçlerin son ve belki de en yıkıcı silahı, dezenformasyondur, sistematik dezenformasyon siyasetidir."

Türkiye gibi etki gücü yüksek, aynı zamanda küresel güçlere teslim olmadan kendi ad ve hesabına hareket eden ülkelere yönelik siyasi ve kültürel operasyonlarda sosyal medya mecralarının nasıl kullanıldığına herkesin şahit olduğunu belirten Altun, yeni Twitter yönetiminin, eski Twitter yönetimine ilişkin yaptığı ifşaatlarla, sosyal medya ağlarının nasıl manipülasyon ve dezenformasyon aracı olarak kullanıldığının açık ve net şekilde görüldüğünü aktardı.

Altun'dan Elon Musk'a çağrı

Bu program vesilesiyle, yeni Twitter yönetimine ve Elon Musk'a seslenen Altun, şu ifadeleri kullandı:

"Lütfen geçtiğimiz dönemlerde Twitter üzerinden Türkiye siyasal hayatına ne tür müdahaleler yapıldığını açıklayın. Sayın Cumhurbaşkanı'mızın, bizlerin sosyal medya hesaplarına ne tür gizli sansürlerin uygulandığını ifşa edin. Türkiye karşıtlarına, terör örgütlerine sistematik şekilde sağlanan propaganda imkanlarının neler olduğunu ve bunların arkasındaki sistematiğin ne olduğunu açıklayın. Açıklayın ki, tüm dünya kamuoyu yeni sömürgeciliğin kullandığı melez yöntemleri açık ve net şekilde görsün. Açıklayın ki, yeniden sosyal medya mecralarına güvenebilelim, onların birer iletişim platformu olduğuna inanabilelim."

Türkiye olarak, dezenformasyonla mücadelenin ne denli önemli ve stratejik bir konu olduğunu çok iyi bildiklerini ifade eden Altun, Türkiye'nin bugün uluslararası alanda dezenformasyona en fazla maruz kalan ülke konumunda bulunduğunu bildirdi.

Bu gerekçeyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, devletin dezenformasyonla etkili bir şekilde mücadele edebilmesini temin etmek amacıyla Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığını kurduğunu ve kendilerini vazifelendirdiğini anlatan Altun, "Dezenformasyonla Mücadele Merkezimiz, Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Daire Başkanlığımız başta olmak üzere ilgili birimlerimiz, bu mücadeleyi sistematik bir şekilde yürütüyor. Yine devletimizin bütün kurum ve kuruluşları, dezenformasyonla mücadele noktasında etkin bir bilinçle proje ve faaliyetler ortaya koyuyorlar. Hedefimiz, uluslararası alanda da modellenebilecek etkin bir dezenformasyonla mücadele kapasitesi geliştirmektir." dedi.

Altun, bugün algoritmalar, yapay zeka ve benzeri yazılım ve uygulamaların dezenformasyon yaymak için araçsallaştırıldığını ancak kendilerinin ise her mecrada dezenformasyona karşı hakikatin alanını genişletmeye çalıştıklarını söyledi.

Bugün düzenlenen sempozyumda yapay zeka uygulamalarının, internet tabanlı yazılımların, sosyal medyadaki farklı süreçlerin, açık kaynak istihbaratı denilen OSINT yönteminin, dezenformasyonla mücadelede nasıl kullanılabileceğinin müzakere edileceğini belirten Altun, insanlık olarak, el birliğiyle dezenformasyona karşı mücadele edilmesi gerektiğini vurguladı.

"Hakikatin sesi olmaya devam edeceğiz"

Türkiye'nin bu noktada öncü bir konumda olduğunu belirten Altun, insan kaynağı, bilgi birikimi, tecrübe ve gelişen teknolojik altyapının, bu konuda Türkiye'nin en önemli imkanları olduğunu dile getirdi.

Altun, şöyle devam etti:

"Sosyal medya mecraları üzerinden zihinleri işgal edip, özgürlüğümüzü, egemenliğimizi elimizden almaya çalışan küresel müesses nizama karşı dimdik ayaktayız. Buradan kendilerine sesleniyoruz. Biz, Türkiye olarak dezenformasyonun her türlüsüne karşı çıkmaya, hakikatin sesi olmaya devam edeceğiz. Diledikleri kadar gizlensinler. İstedikleri gibi süslü platformlar arkasına saklansınlar. Yarattıkları gayri demokratik küresel düzenin bilincindeyiz ve bu adaletsiz düzeni norm olarak dayatmalarına müsaade etmeyeceğiz. Yalanlarla ülkeleri işgal edebilirler. Yalanlarla mülteci botlarını batırabilirler. Yalanlarla eli kanlı terör örgütlerini destekleyebilirler. Yalanlarla ülkelerde darbe yapmaya kalkabilirler. Ancak Türkiye olarak bu düzenin karşısında durmaya, hakikat için mücadele etmeye ve bu kötücül sistemi Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde yerle yeksan etmeye kararlıyız. Sayın Cumhurbaşkanı'mızın hem küresel alandaki liderliği hem de hakikat mücadelesindeki öncü rolü, en önemli sermayemizdir."

Göreve başladığı günden bu yana Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uluslararası temaslarına şahitlik ettiğini aktaran Altun, şu ifadeleri kullandı:

"Tüm kalbimle şunu ifade etmek ve tarihe not düşmek istiyorum, şu an küresel sistem içerisinde hakikat mücadelesi veren, hakikat için savaşan yegane lider Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır. Şu an küresel sistem içerisinde Sayın Cumhurbaşkanı'mızın verdiği hakikat mücadelesi insanlık için bir imkandır. İnsanlığa tehdit olan algı operasyonlarının, zihin manipülasyonlarının, sadece egemen güçlerin çıkarlarına hizmet eden sistematik dezenformasyon politikalarının karşısında durmak, emin olun ki Türkiye'nin bu süreçteki en büyük gururu olacaktır. İnanıyoruz ki tarih bunu yazacaktır. Nasıl ki İsveç'te İslam düşmanlığı yapanlara karşı en güçlü sesi Türkiye olarak biz çıkarıyorsak, nasıl ki Sayın Cumhurbaşkanı'mız tüm dünya için bir utanç haline dönüşen bu hadise karşısında en güçlü, en dirayetli, en kararlı, en etkili tutumu sergiliyorsa, nasıl ki bütün ülke olarak birlik ve beraberlik içinde düşünce özgürlüğü ile kutsala saldırmanın arasındaki farkı net bir şekilde idrak edebiliyorsak dezenformasyonla mücadele alanında da tüm insanlık için fayda üreteceğiz."

Altun, her seçim döneminde tek bir merkezden düğmeye basılmış gibi Türkiye'ye ve Erdoğan'a saldıran yabancı gazete ve dergilerin bu hakikat mücadelesine saldırdığını belirterek en acı olanın ise Türkiye'de siyaset yaptığını iddia eden bazı kesimlerin bu kirli operasyonlardan medet umması olduğunu bildirdi.

Kendi çıkarlarına hizmet etmeyen her ülkeye, kendilerinden beslenmeyen, kendilerine bağımlı olmayan her lidere operasyon yapmaya alışmış yayın organlarının "yok" hükmünde olduğunu dile getiren Altun, "Ülkemizin ve Sayın Cumhurbaşkanı'mızın verdiği şerefli mücadelenin tarihsel olarak ne anlama geldiğini, yine bu mücadelenin dünya yüzeyinde sömürülen toplum kesimlerinin nasıl umudu haline geldiğini kimse gizleyemez." dedi.

"Cumhurbaşkanımızın hakikat mücadelesi, milyarlarca insan tarafından çok iyi idrak edilmektedir"

Demokrasiyi, düşünceye saygıyı, ifade özgürlüğünü, insan haklarını kendi çıkarlarına göre eğip büken Batı'nın bu bencil ve kötücül yaklaşımlarıyla insanlığa katacağı bir şey olmadığını kaydeden Altun, "Terör örgütlerini desteklemeyi demokrasiyle bağdaştıranların, İslam'a karşı saldırıyı sözüm ona özgürlükle kamufle edip meşru görenlerin maskeleri düşmüştür. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın uzun yıllar boyunca verdiği hakikat mücadelesi, Batı medyasının çirkin saldırılarına, kışkırtmalarına ve küstah yaklaşımlarına rağmen gerçeğin peşinde koşan milyarlarca insan tarafından çok iyi idrak edilmektedir." diye konuştu.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı olarak, dezenformasyon, itibar suikastı ve manipülasyonlara karşı mücadeleyi yeni teknolojik yol ve yöntemleri de kullanarak vermeye devam edeceklerini belirten Altun, şunları kaydetti:

"Milli Eğitim Bakanlığımızla birlikte tüm toplumu kapsayacak şekilde dijital medya okuryazarlığı eğitimi seferberliği başlatıyoruz. Bununla amacımız dezenformasyona karşı hakikatin yanında yer almak ve kamusal bir bilinç oluşturmak. Sosyal medya şirketlerini tüm insanlık için faydalı proje ve faaliyetler üretmeleri için baskılayacağız."

Program, Altun'un konuşmasının ardından "Dezenformasyonla Mücadelede Teknolojinin Kullanımı, Yapay Zeka ve OSINT", "Gazetecilik, Fake News ve Dezenformasyon" ile "Sosyal Medya, Algoritmalar ve Dezenformasyon" başlıklı oturumlarla devam etti.

Editör: Emel Kılıç