Şüpheli ölümü ile diakkt çeken  Aleyna Çakır’a daha önce şiddet uygulayan ve Çakır’ın ailesinin suçladığı Ümitcan Uygun’un annesi Gülay Uygun, Ankara’da ormanlık alanda başından vurulmuş halde ölü bulundu. Gülay Uygun’un cansız bedeninin fotoğraflarında, yanında bir alışveriş poşeti ve yüzünde de maske olduğu görülüyor. İntihar ettiği öne sürülen Gülay Uygun'un yüzündeki maskenin durması şüpheleri arttırdı. 

Uygun ailesi Gülay Uygun'un intihar mektubu bıraktığını ve intihardan Müge Anlı'nın sorumlu olduğunu söylediler.Ve Müge Anlı bugün canlı yayında beklenen açıklamayı yaptı.

Müge Anlı'dan ilk açıklama: ''Ne yaparsanız yapın, bu yoldan dönmeyeceğim!"

Ünlü sunucu Müge Anlı, 'Aleyna Çakır' olayıyla ilgili hakkındaki eleştirilere canlı yayında yanıt verdi. "Ben gazeteciyim. Hiç kimsenin tarafı değilim. Ne anneyi-babayı tanırım, ne Ümitcan'ı tanırım. Ne hanımefendinin adını ne fotoğrafını vermişim." diyen Müge Anlı, "Ne söylerseniz söyleyin, ne yaparsanız yapın ben bu yolumdan dönmeyeceğim. Kim ne kadar tehdit ederse etsin... Onlarca genç kızın şantaj ve tehditle, dayakla kötü yollara sürüklenmesi ve onların üzerinden para kazanılması doğru bir şey değildir ve bunların cezalandırılması gerekiyor." ifadelerini kullandı.

Müge Anlı da sosyal medyadaki eleştirilere yanıt verdi ve Gülay Uygun'un şüpheli ölümünden kendisinin 'sorumlu' tutulmasıyla ilgili açıklama yaptı.

Ünlü sunucu sosyal medyadaki eleştirilerin ardından canlı yayında açıklama yaptı.

ATV'de yayınlanan programında konuşan Müge Anlı, şunları söyledi:

"Allah rahmet eylesin. Devletin kurumları önemli kurumlardır. Soruşturmayı ben onlara bırakma taraftarıyım. Devlet de soruşturmayı başlattı, müfettişleri görevlendirdi. Çok sayıda kız bizi aradı bununla ilgili. 

Hatta 2 gün sonra da hanımefendinin ifadesi alınacakmış. Kızlar, 'Rahmetli hanım bize Whatsapp grubu kurdu. 'Benim hakkımda soru sorarlarsa iyi şeyler söyleyin' diye yazdı." dediler. Fakat konu onun üzerinde değilken dün şüpheli şekilde hayatını kaybetti. Allah rahmet eylesin.

Hep böyle bir tehdit var. Bu olayın ardından da yine suçlu olan ben oldum. Ben bu suçlamaları kabul etmiyorum. Ben gazeteciyim. Hiç kimsenin tarafı değilim. Ne anneyi-babayı tanırım, ne Ümitcan'ı tanırım. Ne hanımefendinin adını ne fotoğrafını vermişim. Röportajları yayınlama durumum olmasına rağmen kurumları zedelemek adına yayınlamadım. Ben tarafsızım. Benim kalbime Rabbim ne verdiyse ben kalbimin doğrusunda gitmeye çalışıyorum. Allah gönlümü biliyor. 

Bu yayına başladığımdan beri de hep aynı şeyi söylüyorum. Ne söylerseniz söyleyin, ne yaparsanız yapın ben bu yolumdan dönmeyeceğim. Kim ne kadar tehdit ederse etsin benim için önemli olan Aleyna'nın o gece intihar etmesi ya da öldürülmüş olması Adli Tıptan gelecek rapora bağlıdır. O ayrı bir konudur. Ama onlarca genç kızın şantaj ve tehditle, dayakla kötü yollara sürüklenmesi ve onların üzerinden para kazanılması doğru bir şey değildir ve bunların cezalandırılması gerekiyor. Ne söylerseniz söyleyin. Ben bunu söylemeye devam edeceğim. Başka Aleyna'lar ölsün istemiyorum.

Bu bir yıldırma politikası, biliyorum. Keşke hanımefendi hayatta olsaydı. O kadar üzüldüm ki... Keşke hanımefendi bizi arayıp 'Yüzleşebilirim o kızlarla' deseydi. Ben hanımefendiyi bilmem. Konuyu devlete bıraktım, gerekli soruşturma açıldı.

3.5 aydır neredeyse tüm medya kuruluşlarında oğlu hakkında bu haberler yapıldı. Tüm bunlar yaşanırken psikolojisi gayet sağlam kalan bir hanımefendi, soruşturma başlatılınca mı intihar eder? Neden intihar etsin? Bunun için hiçbir gerekçe yok. O yüzden ben bu konunun da araştırılacağından eminim.

Aleyna intihar mı etti öldürüldü mü diye konuşurken, ikinci hanımefendi de aynı şekilde hayata gözlerini yumdu.

Bu işin peşini bırakmayacağız."

Editör: TE Bilişim