Katarsis’e kendisini samimi şekilde tanımlayarak başlayan Çağla Şıkel, Gökhan Çınar karşısında şu sözleri ifade etti; ‘’Çok fazla kişiye içimi açmam. Bu güvensizlikle alakalı bir şey değil. Gerçekten sağlam ve kendimi güvende hissettiğim arkadaşlarım vardır mutlaka. Ama her dönem çevremde çok fazla yakın arkadaşım vardır, her zaman çok sevilirim ve etrafım çok kalabalıktır diyemem. Kalabalıklardan aksine korkarım. Hep kendi başına yürümeye çalışan bir kadın olarak dertlerimi kendim çözmeye çalışırım. Güvendiğim arkadaşlarım var. Çok samimi olabildiğim, gerçekten hiçbir duygumu saklamadan görüşebildiğim ve hatta rezil olurum derdine düşmeden iletişimde olduğum arkadaşlarım var. İyi ki de varlar. Onlar benim şu yönümü sevmiyor. Benden seninle de hiç dedikodu yapılmıyor Çağla diyerek şikayet ediyorlar. Çok uzun zamandır kimsenin hayatı ile ilgilenmediğim için böyleyim. Kendi hayatıma odaklanarak yaşıyorum. Başkalarının hayatlarını konuşmayı hiç sevmiyorum. Birinin mutluluğa mutlu olabiliyorsun. Birinin üzüntüsüne ise bazen insanların sevindiğini görebiliyorsun. Bazen içlerindeki kıskançlığı ortaya çıkarttıklarına şahit oluyorsun. Ben bunlardan daha uzak bir hayatı tercih ediyorum. Birini konuşmak ona enerjini vermen demek oluyor. Bence hiç kimse için kendi hayatlarımızdaki o enerjiyi boşuna harcamamanız gerekiyor.’’

ÇOK AŞIK OLDUĞUMDA ÇOCUKLAŞIYORUM!

Aşk ile ilgili düşüncelerini içten bir şekilde paylaşan Çağla Şıkel, şunları kaydetti; ‘’Çok aşık olduğumda çocuklaşıyorum. Biraz unuttum tabii bu duyguyu. En sevdiğim ve en olmayı özlediğim yanım bu olsa gerek. Gelmesini istediğim bir duygu hatta bu. Travma dediğimiz şey aslında sadece geçmişte yaşadığımız kötü olaylardan oluşmuyor. Yaşamayı umut ettiğimiz ama yaşayamadığımız güzel olaylar da aynı zamanda travmalarınız oluyor. Belki de aşk benim için bir travmadır. Bir sürü sebebi olabilir bunun. Belki de hiç uzak değildir. Geçenlerde gözlerim doldu ve ağladım. Çok kısa sürdü bu durum. Bir şeyden dolayı yorulduğumu hissettiğim bir andı. Ardından devam ettim hemen. O ağladığım kızı yatakta bırakmayı seviyorum. Onunla hayata devam edemem. Yoksa hem kendime hem de çocuklarıma çok büyük eziyet olur bu. Çevreme ve işime yansır. İşimin başarısızlığı bana yansır ve böyle bir kaos yaşanır. Bir olayla ilgili spesifik şekilde canımı sıkan bir durum vardı. Kısa ağladım derken az üzüldüm anlamında söylemedim bunu. Drama hiç yapmadım. Ağladım ve hemen gözlerimi silip hayatıma devam ettim. Her üzüldüğümüz şeyi cebimize koyarsak çok büyük ağırlık yapar. Hayatta devam etmesini öğrendim.’’

Çağla Şıkel (1)

ANNEM HAYATIMDA GÖRDÜĞÜM EN MÜKEMMEL İNSANDIR!

Programda çocukluk dönemine giden Çağla Şıkel, o günleri şu sözlerle özetledi; ‘’Annem hayatımda gördüğüm en mükemmel insandır. Çünkü o şartlarda beni bugünlere getiren kişi kendisidir. Annem çok sevdiğini belli eden biri değildi. Ama biz bilirdik ki, o kadın bize her zaman çok iyi bakmaya çalışıyor. Çok büyük bir yokluk diyemeyeceğim ama çok büyük bir varlık da yoktu çocukluğumda. Küçük bir evimiz vardı ve ablam ile o evde doğduk. Babamız çok sevecen bir insan değildi. Sevdiğini bilirdik ama sevgisini pek göstermezdi. Babam bir miktar korkutarak annem ise bir miktar anlatarak ama yine de bizi hiçbir şeyden geri bıraktırmadan büyüttü. İnsanlar şimdi benim için şu şekilde düşünüyor olabilir. Bir sürü imkanı var ve çocuklarını da istediği yerlerde okutuyor. Ama asıl mesele bu değil. Bir kadın isterse o yokluk içinde de çok büyük savaşlar vererek hiçbir şeyden geri kalmadan kızlarını mükemmel bir şekilde büyütebiliyor. Annem bizi böyle büyüttü. Zaman ilerledikçe annem ve babam boşanma noktasına gelmişlerdi. Kadın mutsuzdu. Ben anneme şunu söyledim. ‘’Annem ve babam boşandı dedirtmem kimseye.’’ dedim. Bana ne oluyorsa. Annem bu cümleden çok etkilendi ve babamdan boşanmadı. Kendime en kızdığım noktadır bu. Sonra Allah bizden alıyor babamızı. Tabii ki de annemin babamı sevdiğini biliyordum ama çok çok fazla sevdiğini düşünmezdim o vakte kadar. Vefat ettiğinde annemin babamı çok sevdiğini anlamıştım.’’

BABAMIZIN VEFAT EDİP GİDECEĞİNİ HİÇ DÜŞÜNMEMİŞTİK!

Hayatının en önemli kırılma noktalarından biridir diyerek tarif ettiği babasının vefatını derin bir duygusallık ile anlatan ve babası ile ilgili sahip olduğu anıları paylaşan Çağla Şıkel, şunları söyledi; ‘’Babamın bir akordeonu vardı. Bize şarkı öğretiyordu. Babam Azeri kökenliydi ve çok güzel Azeri türküleri söylerdi. Ayrılık şarkısını ondan dinlemeyi çok severdim. O dönem birlikte söylerdik bu şarkıyı ve bu çok keyif verirdi. Çünkü babamla yaptığım ender şeylerden biriydi. Şimdi o tarz bir müzik duyduğumuzda tam olarak boğazımız düğümleniyor. Babamın kaybını zannedersem hayatım boyunca kurtulamayacağım bir travma ile yaşadım. Çok ani bir kayıp oldu. Bu bir şok oldu aslında hepimiz için. Daha öncesinde bir iki kez kalp krizi geçirmişti ama hiçbir zaman babamızın gideceğini düşünmemiştik. Hatta bir kez babam ile evde tek başına olduğumuzda kalp krizi geçirmişti. Lise dönemlerimdeydim. O zaman evde kimse olmadığı için dik durup ona yardım etmesi gereken kişi bendim. Daha önce de aynı şeyi yaşadığımız için ne yapmam gerektiğini biliyordum. Gözümün içine bakarak ecel terleri döktüğünü görmüştüm. Geçmişe dönük baktığımda gücümü kazandığım çok nadir anlardan biridir bu. Bunu zamanla atlattım. Ardından bir gün kendi ofisinde kalp krizi geçirdiğinin haberini aldık. Ambulans biraz geç gelmiş sanırım. Bu haberi alır almaz o yoldan nasıl gittiğimi hiç hatırlamıyorum. Babamın ofisine gittiğimde yerde öylece yatıyordu. Gömleğini açmışlardı. Ona sarılıp sarılmadığımı hatırlamıyorum sadece bağırdığımı hatırlıyorum. Bizi yaklaştırmamışlardı yanına. O an hayatıma kazınan bir tablo gibi oldu hep. Yerde yatışı hiç unutmam. Ne kadar güler yüzlü hatırlamak istesem de o an benim hayatımda hep kaldı. Kalmalı da bence. O benim babamdı unutmaya çalışmak gibi bir durumum yok. Sonrası bizim için çok zor oldu. İnanması ve kabullenmesi epey zaman aldı. Ölümün ne demek olduğunu bu şekilde anlamak hiç kolay olmadı. Hayatımda bundan sonra ani bir şey olur mu kaygısını taşıdım. İnsanı alt üst eden bir duygu bu. Babamın hayatta olmayacak olması bana şunları dedirtti. Keşke bir şeyler daha duysaydım ondan, onunla daha çok konuşsaydım ve daha çok sevseydim onu. Minik minik pişmanlıklar oluyor ve onun hiçbir zaman geri gelmeyeceğini bilmek gerçekten üzücü.’’

ŞİMDİ BENİ BU HALDE GÖRÜYOR OLSAYDI GURUR DUYARDI!

Hayatının bir diğer dönüm noktasının Türkiye Güzellik Yarışması’nda birinci ilan edildiği o an olarak ifade eden Çağla Şıkel, o dönemleri şöyle aktardı; Bu durumu ilk başta babamdan saklamıştık. O zamanlarda zaten eğitimlerimden ve dans geçmişimden kaynaklı çeşitli organizasyonlara katılıyordum. Bu tarz etkinliklerden birinde Uğurkan Erez ile tanışmıştım. O bana güzellik yarışmasına girmen gerek demişti. Öyle bir hayat ile hiç ilgim olmadı. Çok ısrar edince anneme söyledim bu durumu. Ardından elemelere girdim. Beş yüz kişiden ilk yirmi kişi arasında kalınca, ‘’Acaba anne babama söylesek mi bunu?’’ dedim. Babama söyleyince tabii biraz bozuldu. Pek istemedi bunu. İstemeye istemeye yarışmaya girdim. Beş yüz kişiden yirmi kişi arasında kalınca bende bir şeyler var demeye başladım. O zaman hiç unutamıyorum. Ben birinci seçildiğimde babam ‘’İşte bu kadar!’’ deyip ayağa fırlamış. Annem anlatmıştı bunu ve hiç unutmam. Tabii o dönemler magazinlere düştüğümüz dönemler de yaşadık ve atlattık. Babam için de çok zor bir dönem oldu. Ama şimdi beni bu halde görüyor olsaydı gurur duyardı.’’

ANNELİK BENCE BİR DELİLİK HALİ!

Annelik ile ilgili çok samimi açıklamalarda bulunan Çağla Şıkel, şunları ifade etti; ‘’Geçmişimde hiç keşkelerim yoktur bu hayatta. Ben kimsenin sözünü dinlemiyorum. Kendi hislerimin ve kendi duygularımın peşinden gitmeyi tercih ediyorum. Her şeyi göze alarak sürdürdüm bunu. Çok üzüleceksem, çok acı çekeceksem ve çok daha düşeceksem de kalkmasını öğrenen biri olarak bunu yaşadım. Anlatamadığım bir duygu anne olmak. Çok enteresan bir sevgi hissediyorsun ve belki de hayatta en zorlandığım yanım anneliğim olabilir. İki farklı çocuk var karşımda ve ikisini de aynı şekilde öpüp koklayarak büyüttüm. İkisine de aynı sevgiyi verdim. Kafalarına şampuanı bile aynı sıktım bir diğerine hak geçmesin diye. Bence bir delilik hali annelik. Endişenin hayatına dahil olduğu ve senin peşini hiçbir zaman bırakmadığı bir hal. Acaba iyiler mi? Acaba nasıllar? diye düşündüren bir şey. Büyüdükçe bir insanın karakterinin nasıl şekillendiğini izlediğim iki tane çocuk var şimdi karşımda. İkisi de çok farklı karakterler. Ama bir tane annesi var, bir tane babası var. O anne, o iki çocuğa ayrı davranmaz, aynı da davranamaz. Tek bir anneyim ama iki farklı iki anneyim. Bir yandan da parmağını sallayan bir babayım evde bir yandan da çocuklarımın eteğinin arkasına saklandığım bir annesiyim. Galiba en çok zorlandığım bu. Onları belli bir disiplinde tutmayı çalışıyorum iyi ve merhametli insanlar olması için örnek teşkil etmeye çalışıyorum. Bir yandan da onlarla arkadaşım. Bu dengeleri kurarken zorlanıyorum. Bir şeylerin eksikliklerini yaşamasınlar diye kendi koşulları içinde çabalayan biriyim. Onlar için hiçbir şekilde pişmanlık yaşamak istemiyorum.’’

Editör: Funda Erkoç